23 Mart 2014 Pazar

22.03

Geçmişe dair hatırladığım bir kaç ışıltılı anı var, maalesef abimle ilgili değil bu anılar. Ya da maalesef yanlış bir kelime bunu açıklamak için. Uzaklardan duyduğum baharın çiçekli kokusu bu. Uzun bir yol olmalı ama değildi. Sevmek güzel şey diye düşünüyordum ama yanımda oturan genç beyi sevmiyordum aslında. Garip olması gerek. Ama değildi. Özlemem gerekirken özlüyor olduğum kadar garip. Dün kötü bir ruh halindeydim mesela, ama bugün iyiyim. Yarın nasıl olacağım bilinmez ama diyorumki yazıyorum bugün, nasıl olduğumunda bir önemli yok.
Insanlar ne ara bu kadar geride kaldı, ya da ben ne kadar gerideyim. Aslında hangi kısmın önde olduğunu anlasam daha kolay olacak gibi. Merve'ye tanışmalısın, şu an kaba gözleriyle seni seyretmekte.
İstanbul.. Buraya geldiğimizde iki küçük çocuktuk. Şimdi neyiz bilmiyorum, keşke kendimi seksen yaşında falan hissetsem ama bu öyle bir şey değil. Bu tam olarak ölmüş ve böcekler tarafından yenilmiş gibi bir his. Ama şu an iyiyim. Geride kalan bütün o insanlar keşke şimdi burada olsalardı. Keşke ben hala burada olabilseydim. Ulaşabilseydim kalbime ve sevgilerime. Insanlar ellerini uzatmayı bırakmadan önce uzanabilseydim onlara.
Umut derler. Umut bizi insan yapan olgu. Umudunu asla kaybetmemelisin. Yani ben, kaybetmemeliyim. Ölümüne özlesende, biliyorsun bir sonu var, tıpkı bir başı olduğu gibi. Önemli olan sona özlem duymak olmalıydı.